İçi Dışı

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Coffee Prince: Kore'den bir kahve masalı

2007 senesinde Güney Kore'nin önde gelenlerinden MBC'nin pek fazla bir beklentisi olmadan yayına soktuğu, beklenenin üstünde raytinglerle karşılaştığı ve sadece 17 bölüm süren Coffee Prince, hiç abartıya gerek duymadan söylenebilir ki dünya çapında çok büyük bir fan kitlesine sahip olmuş. Aslında oldukça klasik bir hikaye örgüsü ve karakter şemasını kullanan CP nasıl olmuş da bu kadar büyük bir kitleyi kendine çekmiş, hatta özellikle Avrupa'da "ilk Kore - deneyimim" cileri ortaya çıkartmış? 


Yanıt aslında çok basit ve bir o kadar bariz, kadın bir yönetmen, düzgün bir senaryo ve çok az rastlanan mükemmel kast uyumu! Ve en mühimi klişe diyeceğiniz herşeyin, bu dizide başınıza gelebilecek sıradan günlük olaylar şeklinde hayat bulması. Zengin ve kötü anne-baba, büyükanneler, şımarık ve aptal playboylar, fakir ama aşkı arayan kız, büyük trajediler, büyük aşklar .... bunların hiç biri yok! Aksine neredeyse tüm karakterler kendini arayan, otuz yıl önce yaptıklarını bile aşamamış, ayakta kalmaya çabalayan, hatta birey olabilme çabaları yüzünden aşkı bile arka plana atan (kaç tane böyle romantik komedi var?) neredeyse nefes alan, üç boyutlu karakterler. Hepsinin ayrı gayeleri, takıntıları, kaçışları var ve hiç biri de Hollywood'un o vıcık vıcık samimiyetsizliğine bulaşmamış.




Bu ve benzer sebepler yüzünden, hem iyi bir rayting ile hayatını yaşamış, hem dünya çapında sayısız fan'a kavuşmuş, hatta New York'da benzeri bir cafe'ye ilham vermiş, hem nefessiz kalana kadar güldürebilen hem de yer yer boğazınızı düğümleyen, olabildiğine sade, olabildiğine samimi bir romantik komedi Coffee Prince! (Aynı zamanda hayatımda severek izleyebildiğim tek romantik-komedi).

Konu:

Go Eun Chan (Yoon Eun Hye) 24 yaşına gelmiş, dul annesi ve liseye giden havai kızkardeşi ile birlikte yaşayan, daha doğrusu hayatta kalabilmek için yirmi dört saatine birden fazla işi sığdırmak zorunda kalmış, babasının ölümü sonrası mecburi bir erkek figürüne dönüşmüş şimdiye dek izlediğim en abuk karakterlerden biri. Dürüst, çocuksu, sert, haşarı, korkusuz ... kusursuz bir Tomboy!

Choi Han Kyul (Gong Yoo) ise 29'unda, sorumsuz, klasik baba parası yiyen erkek tiplemesi. Ancak bir gün ölmek üzere olan büyükannesi (ki dizinin en uç karakterlerinden biri kendisi) durumunu belli etmeden New York'tan torununu çağırır, para istiyorsa kısacık bir sürede iş sahibi olması, evlenmesi ve artık ayakları üzerinde tek başına durabilen bir 'birey' olmasını ister. Planı da hazırdır, serinin en kirli(!), en umursamaz karakteri olan eski arkadaşı Menager Hong'un beş para etmez kahve dükkanını adam edecek, üç ay da karı üçe katlayacaktır.

Go Chan ve Han Kyul gibi iki (kel alaka?) karakter bir yanlış anlama sonucu tanışır, Chan mecburen kendini erkek olarak tanıtır (evet klişe), Coffee Prince açılır, Chan erkek kılığında çalışmaya başlar (evet,yine klişe), Chan'in kız kardeşine aşık olan Kaya Kafa Hwang Min Yeop, Han Kyul'un eski dostu cinsellik-sever(!) Jin Ha Rim ve son olarak üçüncü Prens, Japonya kaçacağı, Waffle ustası No Sun Ki dükkanı işletmeye başlarlar... Chan ve Kyul arasında garip bir çekim başlar lakin bir sorun vardır, Chan erkektir ve Han Kyul eşcinsel midir?

Han'ın film müzikleri yapan kuzeni Choi Han Sung ve onun iki yıldır ayrı olduğu sevgilisi Han Yoo Joo'nun da hikayeye katılması,aile meseleleri, eski kayıplar,vs. derken birbirine giren hikayeyi bir an sıkmadan tane tane anlatan kurgusu ile CP, benim gibi anti-romantik-komedicileri bile kendine hasta edebilen bir yapım.

Bütün bu klişe yumağı, Lee Yoon Jung adlı müthiş kadın yönetmenin elinde, uyarlandığı başarılı romanın sayesinde uzun yıllardır göremediğimiz silikondan uzak, doğal ve sade romantik komedi'ye dönüşmüş.



Kısaca;
- Klişe olarak başlayıp, bambaşka diyarlara seyreden ve özünü de inkar etmeyen,
- Yan karakterlerin bile detaylıca işlenmesi ve inanılmaz bir kast kimyası (Hababam Sınıfı örneği geliyor aklıma sadece),
- Her türlü seksüel malzemeyi bayağlaşmadan kullanması,
- Sündürülebilecek trajedileri bile olabildiğince gerçeksi bir biçimde işleyen,
- A kalite oyunculukların sergilendiği ve bu dizi ile ünlenen bir kastın olduğu,
- İnanılmaz leziz bir soundtrack'e sahip,
- Çok samimi, çok absürd, hem hüzünlü, hem sıcacık,

bir dizi Coffee Prince!

3 yorum:

  1. Cok merak ettim diziyi!! Benim de ilk Kore (dizi) deneyimim olacak sanirim :-) Koreli bir arkadasim var, ona sorayim bakayim, onun izlenimleri nelermis.

    YanıtlaSil
  2. Carnivale ve Six Feet Under ile birlikte benim favori dizimdir. Beğeneceğini, hatta aşık olacağını tahmin ediyorum.

    YanıtlaSil
  3. öncelikle sonunda açmışsın, hayırlı ve uğurlu olsun diyerek söze gireyim. ilk yazının coffee prince hakkında olması beni şaşırtmadı, zira zamanında bolca sevgimizi paylaşmıştık. gerçekten benim için de yeri bambaşka bir dizidir. romantik komedi denildiğinde aklıma ilk gelenlerden biridir. ben de uzun zaman romantik komedilerden uzak durdum. bunun nedeni küçük görmemden çok, klişe olmalarıydı. özellikle hollywood romantik komedileri baştan sona tahmin edilebilir olunca, tadı çıkmıyordu. cp tüm içtenliğiyle kalbimde kocaman bir yere sahip bu yüzden. 2 yıl kadar önce yüzümde silinmeyen bir gülümsemeyle izlemiştim, bu kadar zaman sonra hala ne zaman açsam aynı mutlulukla izliyorum. hala acil durumlar için elimin altındadır.
    hakkında onlarca bloga yorum yaptığım halde, hala susamamamdan ne kadar sevdiğim anlaşılıyordur. sen de çok güzel anlatmışsın, eline sağlık diyerek artık susuyorum:)

    YanıtlaSil